LU MASALI -
Bölüm 01
 DOLUNAY VAKTİ  GEÇMİŞE  IŞIK
DEMETİNDE  PARILTILI VE  PESPEMBE YOLCULUK
  
Kaç bölüm olarak
tefrika edileceği bilinmeyen hikayeerden ve masallardan oLUşur belk de hayat . İşte bu hayatın kesitlerinden birini
senaryoya dönüştürmek için romanını yazma  azminde yollara düşer bir gezgin . Bu yolcuLUğun ikinci kısmında ise 
Bir LU masalı çıkar karşısına . Ege’nin dalgaları ,başdöndürücü
erken sonbaharın rüzgarıyla geç yazın sıcağındaki ateşli şiirlere aşık oLUr , adeta vurulLUr. Ve
senaryonun içine girebilmek için yarışmaktadır o dalgalar . kıyıların uzunLUğu ise maLUmdur. Hepsi yaşamın kıyısından , kuytusundan , köşesinden
geçen med cezirler. Ve anlatıcı Ortakent Yahşi’nin yahşi koylarının yoLUna koyuLUr. Yüzünde güneşin zihninde sözcüklerin , yüreğinde düşlerin
parıltısı ile ufukta bir sonsuzLUk hissi veren yolcuLUk
başlamıştır.YorgancıoğLU için .  
 
Anlatıcı 2003
senesinde Güney Afrika Günlüklerinde safari turunun ilk parkurunda günlüklerine
ışığın ve görmenin hikayesini yazmıştı ... 
Lesedi Sotho dilinde ışık anlamına geliyormuş Latince’de LUcid kelimesine uzak değil .KE BONA LESEDİ ..”I see the
light “yani” ışığı görüyorum” anlamına geliyor Bütün karartıların
dahi içinden parıltı çıkarmak ilhamla ışıldayan gözlerin maharetidir.  Hele de DoLUnay
zamanı ışık oyunlarında
  
dalgalar kıyıya
vurdukça  daha da köpürüyordu bilLUr  sular, çakıllara, kumlara anlatıyorlardı masala.
  
AnadoLU’nun en eski dillerinden biri olan ve  Hint-Avrupa kökenli oldukları düşünülen  Hititler’in hiyeroglif yazılarında
kullandıkları  LUvi dilinde LU parıltı anlamına gelmekte ışıklı bir parıltıyla
başlayalım o halde sözlere.
  
Şayet LU’nun çekim alanına girdiyse , Halikarnas’ta, Ortakent’te  denizin yüzeyindei parıltıyı  LU kompleksindeki binaların duvar üstlerinden binalara
nakış oLUp işlenmiş  aşağı
sarkan begonvillerin yüzü havuza dönük panaromik görünümünündeki  muhteşem halinin üzerine, binaların görünümünü
de o parıltıya düşürmek ister çoğu sanatçı  
Ege'nin Arşipel mavisi" sularında.
.  Zira böylesi bir görsel şöleni zihinde
tahayyül etmenin parıltısı da bir başkadır. Halikarnas Balıkçısına bir de nautiLUs masalı  anlatır
gezgin. Bodrum’da deniz ise hem dingin hem de dalgalı. Deniz yükseliyor deniz
alçalıyor . Ve deniz duruLUyor. İçimdeki şehir bu hafta Bodrum’LU
 
Bir sır oLUp nereye aktığını bilmediğimiz zaman ve hayatın, kaosla
kuruLU bir düzen arasındaki anlam yolcuLUğunda, Asırlık okaliptüs ağaçlarının gölgesinde ışık
oyunlarıyla  beyaz tül perde aralanır
bazen. Böyle zamanlarda, sonsuzLUğa uğurlanmış, kuş oLUp uçan yakınların
yokLUğunun  boşLUğunu dolduran bir dostLUk her
zaman soLUğunu hissettirir insana ve koLUna girer
arkadaşça.  Ve mermer bir kaide üzerinde
yükselir zamanın tılsımı bazen bir mekanda . Geçmişi yudumLUyorum şimdide dedirtir. Parçalı buLUtları dağıtan güneş kayboLUr gider
doLUnayda  Eylül  ortası bir akşamda kentin ortasında
...Ortakent’te bir diyarda .. .. hilalde doLUnayda ve
son dördünde her haLUkarda  yazılacak bu 
masal. Çiçekli bir balkonun korkuLUğundan ya
da buzLU camın arkasından bile berrak görünür bazı güzel şeyler .
Bazen soru şudur “ çiçekleri kim suLUyor? “  ve coşkuLU kuş cıvıltıları LU’da kime ne söylüyor.
  
Hoşgeldiniz ...
biraz soLUklanıp buzLU bir LUmonata alıp hamağınızda arkanıza yaslanın. Bakalım ne
diyor Anlatıcı.
  
Kendi içiyle dışı
arasında konuşmaktadır.
  
-Geçmişin
izlerine sokuLUp , zamanda düşsel ve düşünsel  bir yolcuLUk mu var
yoksa ?
 -Atti ye gidelim
….
 Nereye nereye ?
sorusna cevap gelir. “ dışarıya … haydi attaya …. Bu da LUvi dilinden geliyor .
İnsan denen
varlık bazen yarımada, bazen ada bazen de bir Arşipel,   adalar topLULUğu. Peki ya İnsan anlam
arama yolcuLUğunda  nereden
gelip nereye gidiyor .
  
YokLUktan sıyrılmış bir varoLUş
öyküsüdür hayatın kendisi belki de bir LU
masalıdır evvel zaman içinde kalbur saman içinde Bodrum’un develeri tellal
iken, doğruLUp kalktı yerinden o büyülü ay, yayılmak için koyu geceye
. Tertemiz havayı da buLUnca her sözcük lacivertte ve LU’da can
buLUr gerçeğe öykünen 
bu masal içinde.
Zihnimin başucu konsoLUnda bir hatıra defteri . Satırlardan anlaşılıyor ki fLU  bir ışık(LU)  içinden ,Kadın’ın
biri gelip geçti buradan..BuLUnduğu yerden ... LU’dan . Kendisi
 İstanbulLU,  Diğeri de aynı onun gibi üç imparatorLUğun başkenti doğumLU. İkisi de çiçek isimli. O
gün günün minesi
solmadan belli ki bir arkadaşlığa çiçekleneceklerdi. 
Acaba 70 li
yılların ikinci yarısından başlayarak daha ilkokuLU
bitirmemişken çocukLU aileler için uygun bir sayfiye yerinde, elektrikler
kesildiğinde lüks lambasının ışığında cereyanların gelmesini beklerken  “Arkadaş olabilir miyiz ?”  sorusu sorulabilir miydi ?  Olabilir miydik , mümkün müydü !  Üçüncü merdivenlerden denize girersek,  gelecekteki hayatımızın basamaklarında da
karşılaşabilir miydik. Kardeş , kuzen , “Yeğen” olmasak da acaba  biz dost olabilir miydik ! OLUr muydu ?  Deniz
kabuklarıyla doLUp taşmış bir sahilde kayalıklar arasından yürüyiüp
kafadan bacaklı bir Nautulius bulabilir miydik acaba ? Zamanın spirallerinde
dalıp çıkabilir miydik...Tıpkı  yüzdüğümüz kayaya çıkıp tekrar tekrar atlar
gibi.... Belki bir gün gelecekte “LUmonata “ içip alkolsüz bir sarhoşLUğu yaşar mıydık arkadaş olsak . Kendisine, özgün bir usLUpla sunuLU   arkadaşlık
isteğini geri çevirmemenin bizdeki izleri nasıl yazılırdı acaba suskunLUğunu koruyan tarihe  ve topLUmsal
hafızanın belleğine ?
Güneş buLUtların arkasından çıktıkça bronzlaşırken , en coşkuLU kahkalarımızın ve buğuLU gözlerle
ağlayışlarımızın çocuk hallerine tanık olabilir miydik ?  simli kartpostalın arkasından ulaştırır mıydık
birbirimize temennilerimizi ya da okulda aldığımız notları , başarılarımızı
beklentilerimizi,  derslerde kendimize
koyduğumuz yükse çitaların altına nadir de olsa bir nebze düşünce yaşadığımız
mağLUbiyetlerin yarattığı 
 hayal kırıklıklarımızı ve yeniden
başlamanın azim öykülerini.
  
Birbirimizi
uzaktan cesaretlendirebilir miydik daha da mutLU ve
başarılı olabilmek için. Ya da her ne oLUrsa olsun
asla havLU atmamanın hikayesini anlatıp ilham verebilir miydik biz
de LU da bir ışığın pşinde oLUp
aydınlanmayı isteyen  birilerine . Öyle
ya    Lüminans sözcüğünün içindeki
parıltıyı aramıyorlar mıydı hep. Aydınlığa doğru koşmuyorlar mıydı …
Galiba bir
“temel” atmıştık dostLUğa.   Ya da
yaşayacaklarımız temel oLUşturacaktı geleceğe ve en pusLU
gecelerde bile yükselen ayın, akıp giden zamanla birlikte  bizden  hoşnutLUğuna.
Birlikte başbaşa
iyi vakit geçiriyorlardı. Sonra topLULUklar içinde adı gıybet , dedikodu,rekabet  ve kıskançlık  olan ve dahi dostLUğu bozan her nevi uzun namLULU
silahlardan uzak kalarak  temelin üzerine katları tek tek çıkabilecekler
miydi acaba ?
  
Kimbilir bu
sorular kime soruLUr . Çok boyutLU hayallerin içinde üç boyutLU
yazıcıdan  spiraller halinde kimbilir kaç
nautulius çıkar. Sedef ile kaplı  NautiLUs kabuğu, yaşamı boyunca gittikçe dönüşerek genişleme ve
yenilenme için bir semboldür ya hani dostLUklar da
böyledir. Ve   logaritmik spiraller buLUnur kadim  dostLUklarda  .
Fibonacci'nin sayılarında saklar sırrını.
Altın bir oranı
vardır hayatın. UğurLU sayı diye bir şey yoktur, zira  gizem 
tabiatta gizlidir. Ve tabiatın içinde şer yoktur şer niyette gizlidir. .Odalara
numarala vermeli bazen  1, 2, 3, 5, 8,
13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377
 SuLULUk ve laubalilikten uzak, mutlak doğrularını birbirlerine
dayatmayan , araya giren gailelerle kopukLUklara
mahal vermeyen ve sıcak bir yakınlığı onurLU bir
kırılganlıkla dostLUğa dönüştürmenin hassasiyetini , çocukça  uzaklaşıp yakınlaşmalarında dahi koruyan ,
kol kanadı kırılmamış  bir bağ vardı
aramızda. UyumLU bir dostLUk bağı .Görüşme sıklığı ve yoğunLUğu hiç yormamıştı. Görüşmelerin seyrekleştiği anlarda da
yorulmuyordu bu süreç.  Kırküç sene süren
bir bağ.Hayatın renklerine sinen   grinin
tonlarındaki pembeliği görebilen ,çocuksuLUkla olgunLUğun arasındaki dengede hayatın zorunLULUklarını anlamaya çalışırken kefeleri iyi tartan bir
terazi üzerinde hedeflerine ve hayallarine tutkuLU iki
kutupLU eski dünyanın çocuklarıydık biz. Hatta çocukLUktan çıkıp büLUğ çağına da birlikte girmiştik.
  
Arkadaş olmuştuk
çimlerde kumda denizde , bisiklet üstünde , dans ederken, yemek pişirirken,
cingo ile oynarken, ,sabah koşularına çıkarken, grubumuzdaki arkadaşlarla
birlikte hep birlikte bir örnek giyinirken ,merhume annelerin eli ile kuruLU sofraların başındayken , hatta şehirlerarası mektuplaşırken
.... Sayfiye yeri olan yazlıktan sonra üniversiitede de buLUverdik birbirimizi. Hatta okuLU bitirip
mezun oLUnca da kopmadık  buLUşuvermiştik bir kuruLUşta  BeyoğLU’nda otuzLU yaşlarda.  . umutLUyuz  yine hep
yarınlara  gelecekteki buLUşmalara .
 
Aramızda kirlenme
ihtimali olan ne varsa daha başta sabunLU sularla
temizlemmiştik biz bu dostLUkta , karabuLUtlar yaklaşacak olsa hemen dağıtıyorduk, İçimizde  hep biri 
konuşur hiissi vardır ya  hani
.İşte dostlar da içimizdeki diğer sestir çoğunLUkla.  O sabunl sular  esasında 
bilLUr deniz
suları kıyıya çarptığında oLUşan köpüklerden ibarettir fakat masal bir sabun köpüğü
olmayacak kadar sıkı sııkya atar temellerini . Zira zamanın birinde ışığı  ve parıltıyı görüyordu  anlatıcı.
  
Hayat gailesinin içinde bir yaprak misali savruLUrlarken insanoğLU bazen
anılar bir kelebek oLUr tebessüm eder dudağınızın kenarında. Canı  bazen  doLUdizgin koşuşturulan hayata ara veren kısa bir mola ister,
bir tatil ister.  . Bir yer vardır her
zaman ... huzurLU mutLU ve konforLU..
 
Öyle
zamanlardan biriydi .DoLUnay vardı gökyüzünde
  
Mütevazı,
huzurLU ve sessiz olduğu kadar
bir o kadar da canlı bir belde var düşlerimde,.AnadoLU’da  okaliptüs ağaçlı havuzLU , balkonundan  begonviller saçaklanmış  bavuLU toplayıp  gidiyorum yine gideceğim
derken, birden geçmişi  geleceğe nakleden
şimdide  kendimi bir soLUkta orada buldum. Antik dünyanın yedi
harikasından biri olan MausoLUs Mozolesi'nin kalıntıları
ve kalıntılarına da epey yaklaştım kendi tavanaramdaki tarihe yaklaşır gibi.
Turkuaz renkli sahillere vurmuş pespembe çocukLUğumun anıları gibi . Pembeyi sever gibi
  
“İyi
yolcuLUklar!” dedi içimdeki
ses.
  
Geleceğin
yeni nesil tematik  sanat, spor  ve kültür okuLU, ve ekolü  ile  buLUşma noktasında mutLULUk ve huzur hormonu salgılamak isteyenler için
yeni bir  keşif, iyi oLUr her zaman. Geçmişin limanındaki bir taş
atımlık ve iki  dakikalık yürüyüş  mesafesindeki kumLU plajlarda  çoğunLUkla güneşlİ geçen çocukLUğunu ve bozulmamış arkadaşlıklarını
bozulmamış  bir tabiat içinde  hatırlamak, berrak sularda yüzmek  kadar özel ve güzel , Hafif  topukLU tango ayakkabıarımla LU’dan  milongaya gitmek kadar heyecan verici.
  
YoLUnu Bodrum’dan geçirenlerin, yüksek sorumLULUk  ve
itinalı, uyumLU, halleriyle uLUsal , topLUmsal ve evrensel değerlere dayalı servis verdiği ,  coşkuLU  bir sakinliğe sahip,
Ortakent’te  kuruLU 
mis  kokuLU, derli topLU bir güzellikmiş LU. Hafif rüzgarla
uçuştuğunda tüller arasında ir Peri Masalı içinde  Ortakent-Yahşi
yalısının muhteşem ve birick koyunda, bellek boşLUğuna düşmeyecek güzel  anılarla  ve ilhamla donanacak  kadar güzel imgelerle doLU ambiyansında büyülenmiş bilinçli bir
farkındalık ... ,
  
yılışmayan
sakin bir sokulganlıkla size sıcakça yaklaşan
bir miyav sesi ile resepsiyonda ya da havuzbaşında güneşlenme terası civarında,
çimler üzerinde, barda , ya da hamağın yakınlarında   LUi ile tanışmak ve şayet kedi alerijniz yoksa, minik
dostlarla etkileşimde olmak hoşunuza gidior ise   daha da yakınlaşıp onu oyna davet etmek
de  pek keyifli .
  
Orada her şey pırıl pırıl ve fiyatlar tuzLU değil . Ticari bir müessese olmakla birlikte sade para
ve puLUn peşinde maddiyata odaklanıp özü ve değerleri unutan bir
mentaliteden uzak bir diyar olan LU’da YorgunLUk ,HuysuzLUk ve ZorLUk yaşamıyorsunuz .Üstelik motorLU taşıt trafiği  seslerinden uzak
  
LU tıpkı bir masal gibi ama
gerçek . Değerler zinciri anlayışı ile hijyen
temizlik ve kalitenin biraradalığında çocukLUğumun en ferah en keyifli konforLU,temiz,  huzurLU coşkuLU anlarına değen bir sayfiye yerinde yeniden buLUşmak gibiydi benim için bu ziyaret.   .. “Memnun ayrıldım,  izlenimlerim hep oLUmLU. Beş gün içinde kendimi
sadece evimde gibi değil adeta geçmişe yolcuLUkla bereber bir aile kucağı
yakınlığında hissettim  “ dediğimde  “Yine bekleriz , memnun  oLUrum” dedi içimdeki diğer ses. O’nun sesiydi ...Beni  uğurLUyordu. Zaman yarım asra
yakın tarihlerinde onları epey sınamıştı .Bundan sonra birbirlerinin
hayalerinin gerçekleşmesi için  temeller atıyorlardır belki de . “her
şeyin yoLUnda gittiği bir yoLUn ışığı olsun LU.
  
YoLUmuz hep açık olsun!
Bu kubbenin
altında  bıraktığımız hoş sedanın yoLUmuza düşen 
ışığıyla Suite’e  ismini veren
kadim medeniyet LUvileri ve başta 
kahve hatırı kadar eski dostum Mine olmak üzere  LU **Suites ExcLUsive ailesini sevgi ile kucaklıyor , özgüvenli, nazik
çalışkan ve displinli, güzler yüzlü
personelini içten bir tebessümle 
selamlıyorum
  
 
 
.Teşekkürlerimle  diyerek Anlatıcı gezgin , kapatıp C1 odanın
ışığını  gözden kayboLUyor ve  yoLUna koyuLUyor.
  
Tavanarasından , yorgan yastık altından gün ışığına
çıkmış bir masalın içinde belki bir odanın ışığında ya da yahşi bir denizde
fener lambasının ışığı altında yazdım bunları
  
ışığın yokLUğuyla tarif edilen karanlıkta bile gizli bir parıltı
vardır. İşte mucize budur.  lambanın
ışığı titreten hafif serinlik veren bir rüzgar hakim şimdi
 Hep karanlıktan daha aydınlığa çıkmaya azmetmiş halimizle
güneşe ve  ışığa alışan gözlerimizin
parıltısı nihai bir soLUk alışımıza dek ve son nefesimize değin bizimle kalsın. Kalsın
ki içimizdeki çocuksu bilgeliğin ışığı da baki kalsın. ışığı arayan
pervanelerin suskunLUğu da çözülecek .
 Al ışığını yanına
, çünkü ben alışığım sana
  
 
 
 
Çocuk ruhLU bir yetişkin.
 Hicran Çiğdem 
Yorgancıoğ-LU
LU MASALI
-   bölüm 01
 DOLUNAY VAKTİ  GEÇMİŞE  IŞIK
 DEMETİNDE  PARILTILI VE  PESPEMBE YOLCULUK
 İçimizdeki küçük
Kızlar Esintileri
 LU Suits EcLUsive Bodrum Eylül Ortası 
2019
  
 
 
http://www.cigdemyorganciogLU.org/
http://hotelgazetesi.com/yazi-detay/248/dunya-gezgini-nin-manifestosu
 
https://www.travelblog.org/Bloggers/Cigdem-YorganciogLU/
https://www.haberturk.com/sanatci-cigdem-yorganciogLU-cin-de-turkiye-yi-temsil-etti-2273281
 
“Ke Bona Lesedi”-I
see the light Cigdem YorganciogLU Güney Afrika Günlükleri 
https://www.travelblog.org/Africa/blog-438628.html
Comments